Çin, dünyanın ilk kuantum uydusunu yörüngeye fırlattı. Micius adını taşıyan bu uydu, hiçbir hackerın sızamayacağı güvenli bir iletişim ağının kurulmasını sağlayacak.
Adını milattan önce 5.yüzyılda yaşamış Çinli bilim adamından alan Micius adlı bu kuantum uydusu, güvenli bir iletişim ağı kurmak için bilindik şifreleme yöntemlerine değil, fizik kanunlarını kullanıyor. Kuantum uydusunun merkezinde bulunan kristal; verileri şifreleyip, bu şifrelenmiş verileri ve şifrenin çözülmesini sağlayacak parolayı kuantum parçacıkları (fotonlar) ile dünyaya gönderecek.
Uydudan gönderilen bu şifrelenmiş verilere, sadece yetki verilmiş üslerden ulaşılabilecek. Çünkü başka birisi aktarım sırasında bu verilere ulaşmak istediğinde, kuantum parçacıkları kendiliğinden yok oluyor. Üstelik üsteki bilgisayarlar parçacıkların durumunu takip edebildiği için, herhangi bir sızma denemesi olduğunda yetkililerin bu durumdan haberi oluyor. Micius sorunsuz bir şekilde çalışmaya başlarsa, siber casuslara karşı Çin'in kalkanı haline gelebilir.
Sadece Çin'de değil; ABD, Japonya ve çeşitli Avrupa ülkelerinde de bilim insanları kuantum uyduları geliştirmek için çaba harcıyorlar, ancak şu ana kadar böylesi bir projeye destek çıkan ilk ülke Çin oldu. Kuantum uydularının yüksek maliyeti, ülkelerin bu projelere yatırım yapmasını engelliyor. Micius'un Çin'e maliyeti 101 milyar doları bulmuş durumda. Üstelik bu sadece geliştirme süreci için harcanan para.
Micius yörüngedeki yerini aldıktan sonra, Çin ve Avusturya'daki bilim adamları dünyadaki üslere sinyaller yollayarak uydunun çalışıp çalışmadığını test edecekler. Bu testler başarılı olduğu taktirde Çin önümüzdeki yıllarda yörüngeye 19 kuantum uydusu daha yollayacak ve böylece tüm dünyayı kaplayan dinlenemeyen güvenli bir iletişim ağı kurmuş olacak.
Adını milattan önce 5.yüzyılda yaşamış Çinli bilim adamından alan Micius adlı bu kuantum uydusu, güvenli bir iletişim ağı kurmak için bilindik şifreleme yöntemlerine değil, fizik kanunlarını kullanıyor. Kuantum uydusunun merkezinde bulunan kristal; verileri şifreleyip, bu şifrelenmiş verileri ve şifrenin çözülmesini sağlayacak parolayı kuantum parçacıkları (fotonlar) ile dünyaya gönderecek.
Uydudan gönderilen bu şifrelenmiş verilere, sadece yetki verilmiş üslerden ulaşılabilecek. Çünkü başka birisi aktarım sırasında bu verilere ulaşmak istediğinde, kuantum parçacıkları kendiliğinden yok oluyor. Üstelik üsteki bilgisayarlar parçacıkların durumunu takip edebildiği için, herhangi bir sızma denemesi olduğunda yetkililerin bu durumdan haberi oluyor. Micius sorunsuz bir şekilde çalışmaya başlarsa, siber casuslara karşı Çin'in kalkanı haline gelebilir.
Sadece Çin'de değil; ABD, Japonya ve çeşitli Avrupa ülkelerinde de bilim insanları kuantum uyduları geliştirmek için çaba harcıyorlar, ancak şu ana kadar böylesi bir projeye destek çıkan ilk ülke Çin oldu. Kuantum uydularının yüksek maliyeti, ülkelerin bu projelere yatırım yapmasını engelliyor. Micius'un Çin'e maliyeti 101 milyar doları bulmuş durumda. Üstelik bu sadece geliştirme süreci için harcanan para.
Micius yörüngedeki yerini aldıktan sonra, Çin ve Avusturya'daki bilim adamları dünyadaki üslere sinyaller yollayarak uydunun çalışıp çalışmadığını test edecekler. Bu testler başarılı olduğu taktirde Çin önümüzdeki yıllarda yörüngeye 19 kuantum uydusu daha yollayacak ve böylece tüm dünyayı kaplayan dinlenemeyen güvenli bir iletişim ağı kurmuş olacak.